“2. Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı Başladı”

İtibar Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Trad:”Günümüzde şirketlerin kim olduğu, ürünlerinden daha önemli hale geldi”- İtibar Yönetimi Enstitüsü Başkanı Samast: “Sadece itibarlı kuruluşlar bir ülkeyi itibarlı hale getirebilir.”

ABD merkezli İtibar Enstitüsü Yönetici Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Nicolas Georges Trad, günümüzde şirketlerin kim olduğunun, ürünlerinden daha önemli hale geldiğini söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Kadir Has Üniversitesi ile İtibar Yönetimi Enstitüsü işbirliğinde düzenlenen 2. Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı, Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde başladı.

Konferansın ana konuşmacılarından ABD merkezli İtibar Enstitüsü Yönetici Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Nicolas Georges Trad, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, itibar kazanmanın tek başına bir anlamı olmadığını, kurumların ya da kişilerin bu itibarı hedeflerini gerçekleştirmeye yönlendirmeleri gerektiğini dile getirdi.

İtibar ile finansal sonuçlar arasında önemli bir ilişki olduğunu belirten Trad, itibarı iyi olan şirketlerin daha iyi finansal performans gösterdiğini ifade etti.

İtibar yönetiminin sadece halkla ilişkiler ve medya çalışmalarıyla şirketin tanıtılması olmadığını ifade eden Trad, itibar yönetimi için çok daha bütüncül ve entegre çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Trad, bu çabaların nihayetinde finansal değerlere dönüşeceğinin altını çizerek, “Günümüzde şirketlerin kim olduğu, ürünlerinden daha önemli hale geldi. İtibar, güven kavramında düğümleniyor. Güvensağlandığında itibar daha yüksek oluyor” dedi.

İtibar yönetiminde kilit unsurların iş mantığı, bilgi ve strateji, entegrasyon ile yönetim ve hesap verilebilirlik olduğunu belirten Trad, kurumlar ve kişiler için atılan her adımın itibarı etkilediği gibi itibarın da atılan heradımı etkilediğini söyledi.

“Uluslararası ilişkilerde devletlerin itibarı, ulusal güç unsurları arasında yer alır”

Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın ise itibar yönetiminin Türkiye’de hakkında çok konuşulan ama akademik olarak çok da çalışılmayan bir alan olduğunu söyledi.

Son yıllarda itibarsızlaştırma faaliyetlerinin hayatın her alanına girdiği düşünüldüğünde kurumların ve kişilerin kendi itibarları konusunda çok daha dikkatli olmaları gerektiğini belirten Aydın, özellikle sosyal medyanın da devreye girmesiyle iletişim teknolojisindeki yaygınlığın kurumları ve kişileri bir anda çok itibarlı ya da itibarsız hale getirebildiğini ifade etti.

Uluslararası ilişkilerde devletlerin itibarının ulusal güç unsurları arasında yer aldığına işaret eden Aydın, “Türkiye olarak çeşitli dönemlerde itibarlı ülke konumuna yükselebilmiş ama başka dönemlerde de bu itibarı çok etkin kullanamamışız. Türkiye’nin 20. Yüzyıl boyunca uluslararası ilişkilerinde ciddi bir imaj problemi olmuştur. Tüm devlet adamlarımız Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde hak ettiği yeri kazanmasından bahseder. Bu, itibar yönetimi konusuna zamanında yeterince ilgi gösteremememizin bir sonucudur. Geç de olsa böyle bir sürecin başlaması, Türkiye’de akademisyenlerin bu konuyu çalışmaya başlaması, bu işin bir enstitü çerçevesinde ele alınmaya başlanması Türkiye’ye ciddi katkı sağlayacaktır” diye konuştu.

“İtibar yönetiminin herkesin konusu olması gerekiyor”

İtibar Yönetimi Enstitüsü Başkanı Orhan Samast ise düzenledikleri konferansın Türkiye’de her alanda itibar yönetimi konusunda bilgi eksikliğinin giderilmesi noktasında önemli olduğunu söyledi.

Enstitü olarak yaptıkları çalışmaları anlatan Samast, 2014’te itibar yönetimini çalışan yüksek lisans ve doktora öğrencilerine burs vermeye başlayacaklarını belirtti.

İtibar denilince konunun bireyleri, şirketleri, sivil toplum kuruluşlarını, ülkeleri ve hatta tüm dünyayı ilgilendiren bir boyutu olduğunu vurgulayan Samast, “İtibar yönetimi disiplinlerarası bir konu ve bir ekosistem. Örneğin, işletmenizin itibarı paydaşlarınıza, ülkenizdeki hukuki altyapıya veya devletin sağlayacağı katkılara bağlı” dedi.

Samast, 2. Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı’nı itibar kavramının her sektörde ele alınması gerektiğini düşünerek tasarladıklarını anlatarak, “İtibar yönetiminin sadece sınırlı bir sektör ve kesimlerin değil, herkesin konusu olması gerekiyor. Sadece itibarlı kuruluşlar bir ülkeyi itibarlı hale getirebilir.Sorumluluk sahibi bireyler ve işletmeler dünyaya daha fazla değer katabilir. Bu konferansın Türkiye’nin belirlediği 2023 hedeflerini ulaşılmasında ciddi bir çalışma olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

“Finans ve Yaşamda İtibar Ekonomisi” Paneli

Açılış konuşmalarının ardından, “Finans ve Yaşamda İtibar Ekonomisi” konulu panel, televizyon sunucusuDidem Arslanoğlu moderatörlüğünde, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, Brandassist Yöneticisi Muhterem İlgüner ve sanatçı Hülya Avşar’ın katılımıyla gerçekleştirildi.

Burak Arzova, itibarın saygınlık ve şeffaflık kavramlarıyla ilişkili olduğunu belirterek, finans sektörünün son yaşanan krizlerden sonra en az güvenilen sektörler arasında yer aldığını, bunun da şeffaflığa bu sektördegeçmişte çok önem verilmemesinden kaynaklandığını belirtti.

Küresel kriz sürecinde ABD ve Avrupa merkez bankalarının itibarının hükümetlerin ve siyasetçilerin önünegeçtiğine işaret eden Arzova, “Firmalar, piyasada kendilerine mal satanlar ve kendilerinden mal alanların aslında en büyük finansörleri olduğunu göz önüne almıyor. Siz zor duruma düşseniz de verdiğiniz itibar vegüvenle, sizin için en büyük kurtarıcılar bu tedarikçiler ve sizden mal alanlar oluyor. Çünkü bir anda paralarını istemiyorlar, alacaklarını uzun vadeye yayıyorlar ya da en azından yüksek faizlerle karşınıza gelmiyorlar” ifadelerini kullandı.

Hülya Avşar ise itibarın farklı şekillerde elde edilebildiğine işaret ederek, “Türkiye’de para ön planda. Parası olana itibar gösteriliyor. Belki ben de ünlü olduğum için itibar görüyorum. Ama ben kendimi bu sınıfa sokmuyorum. Ben donanımlı olmanın itibar getirdiğine inanıyorum. Çok çabuk şöhret olup çok çabuk yok olmaktansa itibarımı koruyacak şekilde çalıştım. Ben, itibar meselesini farkında olmadan yönetmişim” diye konuştu.

Türkiye’de gençken itibar görmenin çok zor olduğunu dile getiren Avşar, “ünlülere uyuşturucusoruşturmasının sanatçıları itibarsızlaştırma olarak görülüp görülmeyeceğine” yönelik bir soru üzerine ise bu olayın sanat camiasının hepsine mal edilmemesi gerektiğini söyledi. Avşar, “Başarıyı sindirebilmek, hazmedebilmek çok önemli. Her meslekte var böyle şeyler” dedi.

Muhterem İlgüner de sözünün eri olmanın itibarın en önemli göstergesi olduğuna dikkati çekerek, “Nasıl ki kişiler sözünün eri olunca itibarlı olursa, bu, markalar için de geçerli. Markalar da bir söz vermeli” şeklinde konuştu.

Şehirlerde altyapı projelerinden daha öte, fiziki olmayan değerleri ön plana çıkarmanın itibarı artıracağını savunan İlgüner, ülkeleri markların temsil ettiğini söyledi.

İlgüner, İzmir’in EXPO 2020 adaylığına ilişkin bir soruyu da “Pazarlamayı sadece reklamdan ibaret gördüğünüz zaman hataya düşersiniz. Bu, çok yönlü bir strateji gerektirir. Ben diğer şehirleri de takip ediyorum ama İzmir maalesef pek hamle yapamadı” şeklinde cevapladı.

Reputation Communications Üst Yöneticisi Shannon M. Wilkinson da panele video konferans ile katıldı.

Yurt içi ve yurt dışından 45 akademisyen ve özel sektör yöneticisinin konuşmacı olarak yer aldığı 2. Uluslararası İtibar Yönetimi Konferansı, sağlık, iletişim, sosyal sorumluluk ve marka alanlarında itibar yönetimini kapsayan çeşitli panellerle gün boyu ve yarın devam edecek.

Haberin özgün sitesi: http://haberciniz.biz/2-uluslararasi-itibar-yonetimi-konferansi-basladi-2317213h.htm